Bizler, iklim krizinin nedenini sadece kuramsal hesaplamalara indirgenen karbon emisyonları olarak değil, kar amaçlı ekonomi-politik rejim olarak gören ekoloji örgütlerinin, emek ve meslek örgütleriyle ve bireylerin oluşturduğu İklim Adaleti Koalisyonu olarak;
Ekokırım yasasının bir an önce çıkarılmasını yaşam alanlarının, yaban hayatını, havanın, suyun ve toprağın var olabilmesi için hayati önemde görüyoruz. Ekokırım Çalışma Grubu 28 Kasım’da TBMM’ye tüm Türkiye’den topladığımız 25.000 ıslak imzayı teslim edecek.
Bizler ekolojik krizi derinleştiren sermayeye karşı,
Havaya, suya ve gıdaya erişimde gün geçtikçe daha fazla zorlanan milyonlar olarak;
İnsanı, ve hatta onun da sadece bir kısmını yaşamaya değer tek canlı türü olarak gören anlayışa karşı gezegenin tüm canlıların evi olduğunu düşünenler olarak; Marmara gibi devasa büyüklükteki bir iç denizin, kirlilik yüzünden ağır ve telafisi mümkün olmayan seviyede tür kaybına uğradığı,
Deprem sonrasında başta Antakya olmak üzere tüm illerde asbestin, tozların ve kimyasalların havaya, suya ve toprağa karışmasıyla, çöp alanlarının, su havzalarının, zeytinliklerin enkaz toplama/ayrıştırma alanlarına dönüştürülmesiyle tüm yaşama yönelik süresiz kastın oluştuğu,
Rezerv alan kanunu ile bakanlık yetkilerinin nerede ise sınırsız hale getirliip ekokırımın geniş alanlara yayıldığı,
Kanal İstanbul projesiyle ve pek çok imar izniyle kuzey ormanlarının ve tüm deniz-kara ve sucul alanlar ekosisteminin yok edilmesinin hedeflendiği ve tarım arazilerinin imar rantına açıldığı,
İkizköy’de şirketlerin kazançları için Akbelen Ormanı’nın dinamitlerle patlatıldığı, köylülerin ve yaban hayatının yerinden edilmeye zorlandığı, İllerimizin özel statülü maden alanı ilan edilerek talana açıldığı, Güvenlik gerekçeli ormansızlaşma ve barajlarla yaban yaşamın ortadan kaldırıldığı ve geçim ekonomilerine ağır darbeler vurulduğu, Karadeniz’in su altı canlılarına mezar olduğu bu ortamda Ekokırım Suç Sayılsın diyoruz.
Doğayı ve tüm yaşam alanlarını yok edenlerin fiili olarak sahip oldukları yasal dokunulmazlık kılıfını ortadan kaldıralım,
Ekolojik yıkıma neden olabilecek fiiller gerçekleşmeden önce önleyelim. Ancak ekokırımı suç saymasını beklediklerimiz ekokırım suçu işlemeye devam ediyor. Bu yıkımı yaratan veya göz yuman şirketlere, hükümetlere, bakanlık yetkililerine ve idarecilere yönelik yargı yolu açılsın. Bizler sadece ekokırımın iç hukukumuzda suç olarak tanımlamasıyla yetinmiyoruz, Bizim istediğimiz çok basit ve açık:
Ekokırım kavramı, yerleşilen yer ve yaşam alanı anlamına gelen ‘eko’nun kırıma uğratıldığını anlatıyor. Biz evimizi, yuvamızı ortadan kaldıranlara karşı, kurdun, kuşun, insanın, tüm canlıların yuva hakkını savunuyoruz. Yuvamızı bir avuç kar için şirketlere ve devletlere vermeyeceğiz.