İklim Adaleti Kervanları
İklim krizinin 1,5 derece küresel sıcaklık sınırın aşarak daha kötüye, geri dönülemez eşiklere gelmesini önlemenin ilk adımlarını atmak, bu devasa küresel sorunla baş edebilmek için halklar arası ilişkileri olduğu kadar doğa ve insan arasındaki bağlantıları, keşişimsellikleri artırmak, geliştirmek ve birlikte çareler bulmak, çözümler geliştirmek için 2022 baharında yola çıktık. COP26’da Glasgow’da küresel halkların yaptığı alternatif zirve sonrası Portekiz’de netleşen bir öneriydi İklim Adaleti Kervanları. Böylece Portekiz, İrlanda ve Türkiye’de eş zamanlı olarak nisan ayında yola çıktık.
1970’lerin başından bu yana uluslararası ölçekte BM nezdinde yapılan iklim zirvelerine, konferanslarına, 1992’de Rio’dan bu yana yapılan anlaşmalarda hükümetlerin verdikleri sözlere rağmen, küresel sıcaklığın sanayi öncesi döneme göre 1,1℃ yükselmesi; ve son olarak Lancet’in Sağlık ve İklim Değişikliği Geri Sayım 2022 Raporu‘nda (1) açıklanan; ülkelerin yüzde 80’inin sadece 2021 yılında 400 milyar dolar tutarında bir çeşit fosil yakıt sübvansiyonu sağladığı, bu net sübvansiyonların 31 ülkede ulusal sağlık harcamalarının yüzde 10’unu, 5 ülkede ise yüzde 100’ünü aştığı bilgisi, kapitalizmin doymak bilmez büyüme ve kâr hırsının yarattığı iklim krizini ve ekolojik yıkımı kapitalist devletlerin önlemesini beklemenin büyük bir yanılgı olduğunu, çözümün ancak tüm kıtalarda halkların harekete geçmesiyle mümkün olduğunu gösteriyordu.
Bu nedenle Glasgow’da halkların iklim buluşmasında yükselen ses “çözüm bizde!” diyordu. Bu sesi yaygınlaştırmak, yaşadığımız coğrafyalarda ve gezegenimizin tüm kıtalarında çözümün dünya halklarında olduğunu anlatabilmek için yola çıktık.
Bilindiği gibi IPCC, küresel ortalama sıcaklıklar için 1,5℃ eşiğinin altında kalma uyarısında bulunuyor. Dünyada yaşamı mümkün kılan, ekosistemlerin ve ona bağlı canlı yaşamının güvenliği ve devamlılığı için kritik öneme sahip olan 1,5 derecelik sınıra hızla yaklaşmamıza rağmen kuzeyden güneye ekoyıkımı artıran neoliberal enerji politikalarının tüm gezegende devlet destekli şirketlerce hoyratça uygulanması bize, ülkeler arasındaki sınırları aşmamız, bir araya gelmemiz gerektiğini gösteriyordu. İşte bu nedenlerle yepyeni dayanışma ve direniş yolları bulmak, kesişimselliklerimizi bağlantılarımızı arttırabilmek için, hem ülkelerin sınırlarını hem de zihinsel düşünce sınırlarımızı aşmak için “Sınırları Aşıyoruz” diyerek yola çıktık.
İklim kriziyle bağlantısı bilimsel raporlarla doğrulanmış olan Covid 19 pandemisi, iklim göçleri, gıda güvensizliği, seller, yangınlar, hava ve su kirliğine bağlı hastalıklarda artışa rağmen hükümetlerin ve uluslararası enerji şirketlerinin gerekli önlemleri almadaki isteksizlikleri karşısında “Tüm kıtalarda, her kıtada dağları ve vadileri aşacağız. İklim krizinden etkilenmiş insanlarla, topluluklarla doğrudan temaskuracağız. Güzergahımız boyunca, bölgelerimizdeki, madenler, rafineriler, limanlar, kömür ve gaz santralleri, çimento ve kağıt şirketleri, çelik ve kimya tesisleri, endüstriyel tarım ve hayvancılık sahaları gibi yüksek emisyona neden olan yerleri belirginleştireceğiz, onların varlığına dikkat çekeceğiz. Aynı zamanda çevre tahribatlarına, ormansızlaştırmalara ve orman tahribatlarına, ekosistem
tahribatına ve bunların yanısıra halkların yaşam çevrelerinin tahribine de dikkat çekeceğiz” (2, 3) diyerek yola çıktık.
İklim Adaleti Koalisyonu olarak yaptığımız beş kervanda yerel ekoloji dernekleri, grupları ve yöre halklarıyla bir araya geldik, onlarla birlikte her gittiğimiz yerde yaşanılan ekosistem tahribatlarına bu tahribatların yarattığı sosyal, tıbbi ve ekonomik problemlere dikkat çektik, aramızdaki dayanışma ağlarını geliştirdik, yeni bağlantı köprüleri kurduk.
Gerek Paris anlaşmasında gerekse COP26’da vurgulandığı gibi sera gazlarının artışının baş sorumlularından ve ülkemizde 80’lerden itibaren sayıları çığ gibi artan kömürlü termik santrallerin 2030’a kadar kapatılmasını hedefleyen kampanyamızı kervanlarla başlattık.
Çünkü; Türkiye’nin toplam sera gazı salımlarında 2019 yılında en büyük payı %72 ile enerji kaynaklı emisyonlar almaktadır. Aynı yıl, toplam karbondioksit salımlarının %34,6’sı elektrik ve ısı üretiminden olmak üzere %87,4’ü enerji sektöründen kaynaklanmaktadır. Bu emisyonların % 23,7’si kömürün yakılması ile oluşmaktadır.
COP26’da kömürden çıkış sözleşmesini imzalamayan Türkiye’de yerli ve ithal kömür kullanan 32 faal termik santral ve 19 yeni santral projesi vardır.
Kömürlü termik santrallerin, enerji arz denkleminden çıkarılmasındaki ekolojik ve toplumsal fayda iklim adaletinin yaşamsal önemini daha da güçlendirmektedir. Sera gazı emisyonları dışında yarattığı ekolojik yıkım (su, hava, toprak kirliliği, orman ve tarım ekosistemleri başta olmak üzere arazi tahribatı, su varlıkları üzerinde yarattığı baskılar, flora ve faunaya etkileri vd), halk sağlığı etkileri, başta barınma hakkı olmak üzere sosyal ve kültürel haklardaki etkileri gibi çok boyutlu sonuçları düşünüldüğünde kömürlü termik santrallerin bir an önce kapatılması beklentimizdeki ısrarımız daha kolay anlaşılır.
Bu ısrarlı ve kararlı duygu ve düşüncelerle ilk kervan Milas Yeniköy termik santralini işleten sirketin yok etmeye çalıştığı Akbelen ormanı ve Akbelen nöbet alanındaki İkizköy direnişcileriyle kucaklaşmayla, o bölgedeki üç termik santralin ( Kemerköy, Yeniköy, Yatağan ) bölgede yaşayan insanlarda ve hayvanlarda, zeytin ağaclarında yarattığı 50 yıllık büyük hasarı, yıkımı, sonuçlarını dinleyerek, gözlemleyerek başladı. Güzelim Muğla yöresini tam bir cehennem üçgeni içine alan santrallerden yalnızca Yatağan Termik Santrali’ne, yatırım teşviki adı altında 2 milyar Lirayı aşkın para veriliyor. Bu, yaklaşık 5 yıllık işçi ücretlerinin tamamının karşılanması anlamına geliyor. “Santral kapanırsa çalışanlar ne yapacak?” sorusunun cevabının buralarda olduğunu anlatıyor bize MUÇEP’li dostlar (4) Yüreğimizi Akbelen’de bırakarak Jeotermal enerji santrallerinin yarattığı ekolojik yıkımı görmek ve dinlemek için Milas’tan Aydın’a geçtik .Ardından Manisa’daki Soma B Termik Santrali, Soma Kolin Termik Santrali, Çanakkale Çan’daki 18 Mart ve Çan 2 Termik Santralleri yanısıra için İzmir’deki İzdemir Enerji Aliağa Termik Santralini ziyaret ettik, bu santrallerin bölgede yarattığı hava, toprak, su kirliliğinin sonuclarının yöre insanlarının sağlığında ve yaşamlarındaki etkileri onlardan dinledik. (5, 6, 7)
İkinci kervanı 16-17 Nisan’da Zonguldak Çevre Koruma Derneği’nin çağrısıyla Zonguldak ve Filyos Vadisi’ne yaptık. Kızılırmak Deltası ile Sakarya Nehri arasında bulunan ve Türkiye’de görülen nadir 30 kuş türünden 20’sinin bulunduğu, biyoçeşitlilik açısından çok
zengin olan bu bölgeye Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Zonguldak Ticaret Sanayi Odası’nca sürdürülen sanayi sitesi inşaatının derhal durdurulmasını Zonguldak Çevre Koruma Derneği üyeleriyle birlikte istedik. Buradan Perşembe beldesi Keçecioğlu mahallesine geçerek o bölgede elektrik ark ocağında hurda demir eriterek çelik üretecek bir tesis kurulmasının planlandığı birinci derece tarım alanlarını mahalle halkıyla birlikte gezdik. Ardından gittiğimiz Kazköy’de Eren Enerji’nin ZETES 3 kömürlü termik santralinin önünde baca gazları kirletici sınır değerlerinin üzerinde çalışan termik santrallerin derhal kapatılması ve kömür madenlerine ve kömürlü santrallere uygulanan tüm teşvik ve desteklerin derhal kaldırılması buna ayrılan bütçenin ‘adil geçişin’ sağlanması için kömür sektöründe istihdam edilen emekçilerin refahı için kullanılmasını istediğimizi bir kez daha vurgulayan bir açıklama yaparak Zonguldak-Filyos kervanımızı sonlandırdık. (8)
Üçüncü kervan 26-27 Nisan’da Sivas-Kangal, Afşin Elbistan kömürlü termik santrallerinin bulunduğu Maraş ve Sivas’a doğruydu. Afşin Elbistan’da aslında çoktan kapatılması gereken iki santrale ilave olarak Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde, Elektrik Üretim A.Ş. tarafından yapılması planlanan “Afşin C Termik Santrali Açık Kömür İşletmesi ve Düzenli Depolama Alanı Projesi’’ hakkında Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nca verilen “Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) toplantısına katıldık. Neyse ki ÇED olumlu çıkan raporu daha sonra ” Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu ve Yeşil Barış Hukuk Derneği’nin açmış olduğu davalar sonucunda Kahramanmaraş İdare Mahkemesi iptal etti. (9)
26-27 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirdiğimiz Marmara kervanında, Marmara denizini bir ölü denize çeviren kömürlü termik santraller yanısıra Kocaeli, Çanakkale, Bursa ve Trakya’ da verimli tarım arazilerini yok ederek büyüyen organize sanayi bölgelerini, buradaki fabrikaların kirlettiği Ergene nehrini, gölleri, sulak alanları, dereleri, Dil Ovasını, Erdek, Bandırma, Gemlik, İzmit körfezlerini gezdik, ekolojik yıkımın etkilerini gözlemledik ve bölgede yaşayan insanlardan dinledik (10)
Mezopotamya kervanını 17-19 Eylül’de, Mezopotamya Ekoloji Birliğinin davetiyle, Şırnak’ın Cudi, Gabar, Namaz, Çiyayê Bizina ve Besta Bölgeleri’nde aylardır süren acımasız ağaç kesimini, orman kıyımını engellemeyi amaçlayan yürüyüşe katılmak icin yaptık. Cudi ormanına yaklaşmamız güvenlik güçleriyle engellense de yürüyüşe katılan binlerce insan hep birlikte ağaçların, ormanlarda yaşayan kurdun, kuşun, börtü böceğin sesi olduk.Silvan Elektrik tarafından Dicle Havzası’nda Lice İlçesi sınırlarında Sarım Çayı üzerinde kurulması planlanan Birsu Hidroelektrik Santrali (HES)’in kurulması planlanan bölgeye ve baraj sularıyla yok olacak vadiyi, kanyonu gezdik, doğada oluşacak ekokırımın boyutlarını gördük. Ardından Silopi Asfaltit Termik Santrali’nin bulunduğu alana geçtik ve burada İklim Adaleti Koalisyonu olarak termik santrallerin kapatılmasına yönelik mücadelemizden ve adil bir dünya talebimizden vazgeçmeyeceğimizi, bölgede geçimini asfaltit madeninden ve termik santralden sağlayan halka adil geçiş kapsamında istihdam imkanları sağlanması gerekliliğinin altını çizen bir basın bildirisini okuyarak ayrıldık. (11, 12)
Bugüne dek yaptığımız beş kervanın tümünde ormanlardan tarım alanlarına , nehirlerden, göllere, denizlere, su havzalarına , kayasıyla, otuyla, kurduyla kuşuyla doğanın giderek artan
hızda yok edildiğine şahitlik ettik. Sera gazlarındaki salımı artırarak iklim krizini geri dönüşümsüz eşiklere doğru hızlandıran, biyoçesitliliği ciddi ölçüde azaltan, ekosistemin doğal döngülerini bozan, kanser ve enfeksiyon gibi hastalıkların artışına neden olarak bölge insanlarının yaşam sürelerini kısaltan ve yaşam kalitesini bozan enerji ve sanayileşme politikalarıyla, memleketin nasıl bir ekokırım suç mahalline dönüştürüldüğünün tanıklığı ve sorumluluğuyla döndük her kervandan.
Resmi açıklamalarda söylenilenin, gösterilenenin, görünenin arkasındakini görmemizi sağlayan, gerçeğin üzerindeki perdeyi yırtan yolculuklar oldu kervanlar. Üç veya dört gün süren bu yolculuklarda , hakikatle karşılaştık ve yüzleştik. Ve belki de en önemlisi, toksik ve zehirli atıklarla yok edilen sulak alanlarımızı, nehirleri, gölleri, verimli tarım alanlarını, meraları, ormanları, zeytinlikleri yok eden, temiz su, temiz hava ve gıda haklarımızı gasp eden zihniyetin, sistemin karşında duran, yıllardır mücadele eden yerel örgütler ve gönüllüleri ile kucaklaşmak, onların deneyimlerini öğrenmek , yeni dayanışma ve direniş yollarını birlikte düşünmek, tartışmaktı.
İşte, “İklim adaleti mücadelesini, gelecek için verilen mücadeleyi kazanmanın yegane yolu, yollara düşmek ve uzun zamandan beri bu mücadele içinde olan topluluklarla ortak bir hikaye, ortak bir tarih yaratmaktır.Her bölgedeki somut mücadeleler üzerinden iklim adaletini konuşmaktır. İklim kaosunu durdurmak için, bu kırılgan sistemin şimdiye kadar karşılaştıklarının çok ötesinde, dünyanın şimdiye kadar gördüğünden çok daha büyük, çok daha güçlü bir harekete ihtiyacımız var. İnsanlık ve gezegenimizin geleceği için adanmış, aktif, etkili ve yaygın bir harekete ihtiyacımız var. Şimdi yola çıkma zamanı.” (2,3) Diyerek yaptığımız ilk beş kervanda ortak hikayemizin, ortak tarihimizin ilk bölümlerini yazmaya başladık. 10-13 Kasım’da yapacağımız Çukurova Kervanı ve sonrasında yazmaya devam edeceğiz.
Ve tüm bunlara ek olarak;
“Kendimizi olduğu kadar, başkalarını da bulmak için, kararlılığımızı güçlendirmek için, daha ötesi, yaşam mücadelemizde daha fazla bütünleşmek için yürüyeceğiz. Köprüler inşa etmemiz, ittifaklarımızı kurmamız, gücümüzü ve kararlılığımızı, hep birlikte anlamamız gerekiyor. Sosyal, tarihsel nedenlerle, durumlarla, iklim adaletine bağlanmış tüm hareketleri ve oluşumları bu çağrıya kulak vermeye ve bizimle birlikte yola çıkmaya, komşulukları, kırsal alanları, köyleri ve gecekonduları yürüyerek ziyaret etmeye, bu sistemin kalıcı krizlerinden öncelikle ve en çok etkilenen topluluklarla ilişkilenmeye çağırıyoruz. Tüm hareketleri ve oluşumları iklim krizinin fiziksel kaynaklarına, durduramadığımız takdirde toplu ölümümüz anlamına gelecek, duman tüttüren fabrikalara, makinalara gitmeye çağırıyoruz. Tüm hareket ve oluşumları yola çıkmaya çağırıyoruz. Uygarlığımızın yaşaması, ayakta kalabilmesi için kazanmak zorundayız! Büyük İklim Adalet Kervanı’nda bize katılın.” (2,3) çağrısıyla sizi de, dostlarınızı da İklim Adaleti kervanlarına davet ediyoruz.
Demet Parlar
İklim adaleti Koalisyonu Aktivisti
TTB İklim Adaleti Koalisyonu Temsilcisi
30 Ekim 2022 / Halkların İklim Anlaşması III. Küresel Konferansı / Geçen yıldan öğrenilenler Oturumu
Oturumda gösterilen sunumu görüntülemek için tıklayın
1 http://www.thelancet-press.com/embargo/Countdown2022.pdf
2 https://glasgowagreement.net/en/caravan/ 3-https://yesilgazete.org/akbelenden-karabigaya-iklim-adaleti-kervani-yollarda/
4 https://mucep.org/adil-bir-dunya-icin-iklim-adaleti-kervani/
5 https://yesilgazete.org/iklim-adaleti-kervani-1-adil-bir-dunya-talebinden-vazgecmeyecegiz/
6 https://yesilgazete.org/koyden-kente-iklim-adaleti-cagrisi-yola-devam/
7 https://yesilgazete.org/iklim-adaleti-kervani-3-distopik-bir-gercekligin-sinirlarinda-solumak-termik-santraller/
8 https://yesilgazete.org/iklim-adaleti-kervani-zonguldakta-tarim-arazileri-kurtlar-sofrasinda/
9 https://yesilgazete.org/afsinde-kanser-artislarina-ragmen-ced-onayi-verilen-termik-santralin-raporu-iptal-edildi/
10 https://yesilgazete.org/marmara-kervaninin-ekokirim-yolculugu-marmara-denizinin-kiyimi/
11 https://yesilgazete.org/mezopotamya-kervaninda-komurden-cikis-talebi-erken-olum-cevre-kirliligi-fahis-zamlar/
12 https://yesilgazete.org/savas-yikimina-ve-doga-talanina-karsi-cudi-yuruyusune-jandarma-mudahalesi/