İklim Adaleti Perspektifinden Madencilik Çalıştayı Sonuç Bildirgesi

MADENCİLİK İNSANLIĞA VE EKOSİSTEME KARŞI SUÇTUR

MADENE İNAT, YAŞASIN HAYAT

Bizler, İklim Adaleti Koalisyonu bileşenleri, madencilik alanı ile ilgili uzmanlar ve ekoloji aktivistleri olarak 20 Nisan 2024’te İstanbul’da Gazhane İklim Müzesi’nde bir araya geldik. Uzmanlardan dokuz konuşma dinledik ve ardından altı Çalışma Grubu ile ekosistemler, ormansızlaştırma, halk sağlığı, kültürel ve tarihi varlıklar, yaban hayatı ve hayvanlar, madencilik ekonomisi, hukuk bağlamında sorunu ve çözüm önerilerimizi masaya yatırdık. Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyecek olursak; Türkiye’de ve dünyada yerin altını üstüne getiren bu kar odaklı, gezegensel hayatı hiçe sayan madencilik faaliyetlerinin tamamına karşıyız, durdurulması için mücadele edeceğiz.

2004’te çıkarılan özerk maden mevzuatı ile doğanın ve doğanın bir parçası olan insanın yaşam hakkının toptan yok sayılması ile karşı karşıya kaldık. Türkiye’de kömürün yakılmasına dayalı enerji üretiminden kaynaklanan sera gazı emisyonları 2019’da 164 milyon ton CO2 eşdeğeri düzeyinde. 1990’daki 61 milyon ton salımıyla karşılaştırıldığında bu rakam %168’lik bir artış anlamına geliyor. Günümüze gelene kadar, Türkiye yüzölçümünün %50’sinden fazlası maden ruhsatlarıyla kapatıldı. Bu durum yeni icat edilen “acele kamulaştırma” ile de devam ediyor.

Acele kamulaştırma bir sermayeye servet transferidir! Açıkça bir “topluma ve doğaya karşı savaş” hukukudur. Çalıştayı gerçekleştirdiğimiz 7bugün, 857 parselin daha kamulaştırıldığı açıklandı, deprem bölgesinde halkların acısından fırsat çıkarırcasına acele kamulaştırmalar devam ediyor.

2006 yılında Uşak Kışladağ’da 1500 kişi siyanür zehirlenmesi, 2011 yılında Eti Gümüş tesislerinde şebeke suyuna siyanür basılması, Afşin-Elbistan termik santralinde göçük, Gümüşhane, Kastamonu, Giresun, Artvin Cerattepe, Kaz Dağları ve Akbelen’de yaşananlar bize madene değil, yaşama yatırım yapılması gerektiğini bir kez daha gösterdi.

Ekosistemlerin ve yaban hayatının korunması hayatidir!

Madencilik faaliyetleri arama süreçleri dâhil her bir aşamada toprak, su ve ekosistem üzerinde geri dönüşü mümkün olmayan tahribata sebep olmaktadır.

Açılan/genişleyen maden alanları nedeniyle habitat parçalanmaları, yaban hayvanlarının beslenme ve üreme sistemlerinin zarar görmesi ve temel ihtiyaçlarını karşılayamamasına sonucu insan türüyle çatışmaların ortaya çıkması madencilik faaliyetlerinin durdurulmasını gerekmektedir. Biyoçeşitliliğin devamı, orman, toprak ve su ekosistemleri bütünlüklü olarak korunmalıdır.

Madencilik faaliyetleri doğayı olduğu kadar kültürel varlıkları da etkiliyor. Koruma mevzuatı bypass edilip maden yasasını önceliklendirmenin bedelini geçmişimiz, hafızamız silinerek ödüyoruz.

Madencilik faaliyetlerinde “kamu yararı” yoktur. Sermaye yararı vardır.

İliç katliamı bir suçüstü halidir!

13 Şubat’ta 4200 işçi ve 36 taşeron firma çalıştıran, planlanan kapasite geliştirme projesi gerçekleştirilirse Avrupa’nın en büyük altın madeni haline gelecek Çöpler altın madeninde yerel halkın, bilim insanlarının, ekoloji aktivistlerinin tüm uyarılarına rağmen, pasa dağı adı verilen zehirli bulamaç, 9 işçiyi bizlerden aldı götürdü, yedisinin bedeni hala o milyon tonluk pasa dağının altında. Yeraltı sularına ve Türkiye, Irak ve Suriye’nin can damarı olan Fırat suyuna siyanür ve diğer zehirli kimyasalları taşıyarak, hem insan hem de insan dışı tüm canlıların yaşamına yönelik ciddi bir tehdit oluşturdu.

İliç katliamına yol açan, sermayenin onz başına 2000-2200 dolar kazanma isteğine hukuksal bağışıklık ve ucuz işgücü sağlayarak destek veren iktidardır. Bizler acil olarak, İliç Çöpler altın madeninin kamuoyu tarafından objektifliği kabul edilen ulusal ve uluslararası kuruluşlar tarafından bağımsız biçimde denetlenmesini, uluslararası sağlık kuruluşlarının raporlama yapmasını istiyoruz. Ayrıca İliç katliamından etkilenen herkesi, yani hepimizi, uluslararası ölçekte sorumlu devlet ve şirketlere karşı ceza ve tazminat davası açmaya çağırıyoruz.

Bugün Türkiye’de ne yazık ki 19’u çalışır durumda, 3 tanesi de kurulmak üzere olan 22 altın madeni var. En az 20 altın madeni de projelendirilmiş, ruhsatları alınmış ve harekete geçmeyi bekliyor.

Altın bütün ışıltısına rağmen, siyanüre, kan ve gözyaşına bulanmıştır. Bizler, yerli ya da çok uluslu, hiçbir ekstraktivist faaliyeti istemiyoruz. Bergamalı köylülerin söylediği gibi, “Ölüler altın takmaz”.

Sermaye dünyanın altını üstüne getiriyor!

Dünya üzerinde toplam 8,500 kömür santralı; toplam 2,000 teraWatt kurulu gücüyle küresel emisyon toplamının üçte birine neden oluyor.

Kritik madencilik adı altında daha da genişleyeceği görülen madencilik faaliyetleri, başta üçüncü dünya ülkeleri olmak üzere yeni bir tehdit dalgası oluşturuyor. Yeni yeşil düzenin elektrikli arabaları, flora ve fauna için son derece zararlı olan 8 kiloluk lityum pillerle çalışıyor, bu kritik madenlerle dev fabrikalarını büyütmek için ormansızlaştırmayı da meşru gören “yeşil” girişimciler servetlerine servet katıyor.

Yerin altında da üstünde de kırım bitmiyor! Ekokırım suçtur!

Madenciliğin kendisi bir ekokırım suçu olarak tanımlanmalıdır. Doğa bir hammadde ya da meta değildir. Uluslararası dayanışmayla İliç katliamının ve tüm madencilik faaliyetlerinin gezegene karşı suç olarak tanımlanması için mücadele edeceğiz.

Bizler, İliç’teki ekokırım suçunu unutmayacağız, unutturmayacağız. İnsanları taksirle değil kasten öldüren, doğayı taksirle değil kasten kirletenlere karşı, TBMM’ye yasalaşması için verdiğimiz Yurttaşın Ekokırım Yasa Teklifi’nın takipçisi olacağız. Anagold şirketinin İliç’teki mal varlıklarına el konularak madenin kapatılmasını, mümkün olan tüm ekolojik rehabilitasyon çalışmasının bir an önce yapılmasını istiyoruz.

Adalet yerini bulacak!

Madencilik sektörü çalışan sağlığını da hiçe sayıyor. Kimyasal, gürültü vb maruziyeti nedeniyle silikozis, tüberküloz, akciğer kanseri gibi hastalıklarla yüz yüze kalan maden işçileri, diğer bütün sektörlerdeki işçilerden daha çok ölüyor. Düşük ücretli, sendikasız, iş güvencesi ve güvenliği koşulları sağlanmadan ölesiye çalışıyorlar.

Kahverengi sektörleri fonlayan bankalar, kömür ve maden teşvikleri karbon emisyonlarını artırıyor. Ama bizler yenilenebilir enerjiyi de çözüm olarak görmüyoruz. Üzerine inşa edildiği toprağı sonsuza kadar öldüren dev güneş panelleri, kuşları katleden rüzgar santralleri istemiyoruz.

Bizler, karıncanın olduğu gibi, toprağın, zeytinin, madencinin de kardeşiyiz. Maden teşviklerinin ve vergi indirimlerinin kaldırılmasını istiyoruz. Fiyat ve üretkenlik üzerinden bir enerji politikası değil, üretim ve tüketim alışkanlıklarının değiştiği, herkesin insanca yaşama ve çalışma hakkının tanındığı gerçek bir yeni yeşil düzen istiyoruz.

Bizler biliyoruz ki vahşi olmayan bir madencilik yoktur. Vahşi olan, kapitalizmdir.

Sorun Küresel, Çözüm de Küresel Olacak. Yaşasın Uluslararası Mücadele ve Dayanışma!

Madencilik faaliyetleri ülkemizle sınırlı olmadığı gibi, Türkiye’nin maden arama faaliyetleri de sadece bizleri, buranın doğasını, toprağını etkilemiyor. Akdeniz’de derin deniz madenciliği Yunanistan ve Kıbrıs’ı, Fırat’ın taşıdığı siyanürlü su Irak ve Suriye’yi, yaydığımız karbon tüm gezegeni etkiliyor. Çöpler Altın Madeni’nin ana ortağı SSR Madencilik’in diğer çalışmalarını yürüttüğü ABD, Kanada, Arjantin, yürütmeyi planladığı Peru ve Meksika ile, Eldorado Gold’un madencilik faaliyetlerini yürüttüğü Yunanistan ve Romanya ile de mücadelelerimizi birleştirmeyi hedef olarak önümüze koyuyoruz. Yerel mücadelelerle ya da ülke içindeki mücadeleyle yetinemeyiz. Komşularımızdan başlayarak maden karşıtı mücadelemizi uluslararasılaştırmak için gereken tüm çabayı göstereceğiz. Dünyadaki bütün maden karşıtı mücadelelere selam olsun!

Madencilik Önleme ve İzleme Çalışma Grubu’nu (MEİÇ) kuruyoruz

Çalıştayımız, farklı disiplinlerden uzmanlar ve ekoloji aktivistleri olarak, İklim Adaleti Koalisyonu’nu da aşan bir Çalışma Grubu kurmayı önüne koydu. Bu yapı;

İliç’te yaşanan ekokırım suçunu unutturmayacak, ulusal-uluslararası düzeyde ceza ve tazminat davalarını takip edecek,Maden alanlarında düzenli denetim yapacak,Ekolojik korumayı içeren yeni yasal düzenlemeler için mücadele edecek,Maden karşıtı mücadelelerde sadece yerel halkın değil, aynı zamanda tüm toplumun katılımını sağlayacak,Tek sağlık bakış açısıyla insan, doğa ve hayvan sağlığının gördüğü zararları çalışacak,Kültürün, hafızanın ve geçmişin korunmasını ekolojik-sosyal mücadelenin bir parçası olarak ele alacak,”yeryüzünün hafızasını” koruyacak,Gezegende aynı sorunu yaşayan tüm maden karşıtı mücadelelerle işbirliği içinde olacak, Doğal olmayan afetlerde dayanışmayı örecek.

Siyanür kullanımı yasaklansın!

Bütün madencilik faaliyetleri durdurulsun!

Madene inat, yaşasın hayat!

Çalıştayla ilgili daha fazla bilgi almak için [email protected] adresine yazabilirsiniz.