Hatay’da Yaşanan Mülkiyet Gaspı Ve Doğa Katliamına Karşı Siyasi İrade Harekete Geçmelidir!

Dün Hatay’da üç ayrı bölgeden; Antakya’nın Dikmece ve Serinyol mahallelerinden, Samandağ’in Mağaracık mahallesinden yerel halkla birlikte zeytinliklerden, narenciye bahçelerinden, buğday tarlalarından imdat çığlıkları yükseldi…

Türkiye’deki tek Ermeni köyü olan Vakıflıköy’ün yanısıra Hıdırbey, Kurtderesi ve Mağaracık köylerinde 11 etaplı TOKİ afet konutu ve ticaret merkezi projesi kapsamında yaklaşık 200 dönümlük tarım arazisinin kamulaştırılmasına karar verilmesi üzerine hem dava açan hem de TBMM’ine giden Samandağlı mülk sahipleri dertlerini Meclis’te dile getirmeye çalışırken, şirket kolluk kuvvetleri desteğiyle tarlalarına, zeytinliklerine, narenciye bahçelerine giriyor. Arazileri kamulaştırılan yurttaşlar, kendilerine herhangi bir bilgilendirme yapılmadan başlatılan çalışmalara tepki gösteriyor.İş makinelerinin çalışmalara başlamasıyla birlikte yaşanan gerginlik sırasında, arazisi kamulaştırılan iki yurttaş olay yerinde fenalaşıyor ve hastaneye kaldırılıyor.

Dikmece ve Samandağ’daki hazine arazileri yerine, ısrarla buğday tarlalarının, tarım alanlarının, narenciye bahçelerinin, yüzlerce yıllık zeytinliklerin TOKİ alanlarına dönüştürülmesinin mantığını anlamak mümkün değil. Üstelik zirai don yüzünden meyve ağaçlarının çiçeklerinin dalından kuruduğu bu günlerde, ciddi bir gıda kıtlığı bizi beklerken, çiçeğe durmuş zeytin, defne, kayısı, erik, mandalina, limon ağaçlarının ağaçlarının TOKİ’ler için kökünden sökülmesi, Dikmece’de dikili buğday tarlalarının, verimli tarım alanlarının yok edilmesi kabul edilemez.

Deprem bölgesinde gıda krizinin yanı sıra ağaçlık alanların sökülmesi , yerini yoğun betonlaşmanın alması , bölgede ısı adaları yaratarak yağışların azalmasına, çevre bitki örtüsünün flora ve faunanin hızla çökmesine neden olacaktır. Sıcaklık artışı ve tozlaşma da arı ve diğer hayvanların yaşam koşullarını bozacağı için arıcılık ve hayvancılık da olumsuz yönde etkilenecektir.

Mağaracıkta olan bu doğa katliamı sürerken aynı saatlerde Dikmece’de de binlerce TOKİ yapılmış olmasına rağmen yeni başlayacak 12. Etap TOKİ konutları için tapulu zeytinlik arazilerde ağaç söküm işlemlerine yeniden başlandığını öğrendik.

Ayrıca, Antakya’nın Serinyol mahallesinde bulunan ve bölge halkı için önemli bir rekreasyon alanı olan Yıldırım Mesire Alanı’nda da çam ağaçlarının kesildiğine dair görüntüler kamuoyuna yansımıştır. Bu durum, doğal çevrenin korunması ve kent halkının sosyal ihtiyaçlarının karşılanması noktasında soru işaretleri oluşturmaktadır.

Yeniden yapılanma sürecinde barınma ihtiyacının karşılanması kuşkusuz önem arz etmektedir. Ancak ne kalitede yapıldığına güvenemediğimiz, hızla bitirilmesi için beton ve inşaat kalitesinden ödün verilerek yapılan TOKİ’lere yerleştirilecek olan halk güvenle bu evlerde oturabilecek mi ve daha sonra nasıl geçinecek? Nasıl beslenecek? Barınma sorununu çözmek için yöre halkının geçim olanaklarını sağlayan tarım alanları, zeytinlikler, narenciye bahçeleri TOKİ’ler için yok edilince Hataylılar bölgedeki varlıklarını, yaşamlarını nasıl sürdürebilecek?

İktidarın desteğini alan şirketler, Mağaracık’ta, Dikmece’de olduğu gibi jandarma koruması altında yüzlerce yıllık zeytinliklere, narenciye bahçelerine, tarım alanlarına kepçelerle girerek ağaçları söküp, doğayı talan etmektedir. Bu açık bir mülkiyet gaspıdır ve halkın geçim kaynaklarına yönelik bir saldırıdır. Tapulu arazilerini savunmaya çalışan yurttaşlara yönelik kolluk kuvvetlerinin müdahalesi ise bu hukuksuzluğa ortak olmaktır.

6 ve 20 Şubat depremlerinin ardından yeniden ayağa kalkmaya çalışan Hatay halkının, yaşam alanlarının ve kültürünün korunması, sağlıklı bir çevrenin sağlanması, geleceğinin güvence altına alınması öncelikli olmalıdır. Bu bağlamda, zararın neresinden dönülürse kardır denilerek, söz konusu projelerin planlama ve uygulama süreçlerinde meslek odalarının, bilim insanlarının ve yerel halkın etkin katılımının sağlanması, daha sağlıklı ve sürdürülebilir çözümler üretilmesi açısından hayati önem taşımaktadır.

Bizler, bu hukuksuz mülkiyet gasplarına, doğa katliamına ve halkın iradesini hiçe sayan politikalara karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz. Siyasi iktidarı, Hatay halkının feryadına kulak vermeye, bu yanlıştan derhal dönmeye ve halkın mülkiyet haklarına saygı göstermeye çağırıyoruz. Meslek odalarını, sivil toplum kuruluşlarını ve tüm demokratik güçleri, Hatay halkının yanında 21 Nisan’da Hatay’da görülecek davada ve sonrasında dayanışmaya, bu hukuksuzluklara karşı ses yükseltmeye davet ediyoruz.

Bölgede yaşanan bu gelişmelerin yakından takipçisi olacağımızı ve ilgili tüm platformlarda konuyu gündeme getirmeye devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla bildiririz.