Açıklamamıza geçmeden önce bu hafta gerçekleşen kamu vicdanında büyük yaralar açan gelişmelere değinmek istiyoruz. Biz yaşam savunucuları ekoloji alanında açılan davalarda ve bizzat tanık olduklarımızla AKP iktidarının adaleti şirketlerin çıkarı doğrultusunda sürekli yıprattığına tanık olduk. Adalet ve Kalkınma Partisi, kendi adındaki “adalet” sözcüğünü yalnızca sözde bırakan, gerçekte adaletsizliği, Türkiye’nin her yerinde yayan, halkın daha önce hiç görülmeyen oranda yoksullaştırıldığı 22 yıllık iktidarın son çırpınışları olduğunu görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklayan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun haksızca üniversite diplomasının iptal edilmesini ve İmamoğlu ile birlikte 100’ün üzerinde kişinin gözaltına alınmasını kınıyor, demokrasiye ve halk iradesine yapılan bu saldırıyı öfkeyle karşılıyoruz. Demokrasi için özgürlüklerimiz için mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Eminiz ki, yaratılmak istenen toplumsal korkuya halk boyun eğmeyecek, demokrasi ve toplumsal dayanışma kazanacaktır.
Kurak Dönem Başladı, Su Kaynaklarımız Yaşamsal Önemde
Su; bir canlı hakkıdır, tüm canlı yaşam için vazgeçilmez doğal bir haktır. Her canlıya erişimi sağlanmalıdır.
Su; doğal bir varlıktır ve korunmalıdır.
Su; kamunun ortak malıdır. Satılamaz, devredilemez.
Türkiye su stresi, su kıtlığı yaşayan bir ülkedir, giderek artan doğa ve emek sömürüsü, altın madenciliği, su ve güvenli gıdaya erişimi olumsuz etkiliyor.
İklim krizi derinleştikçe, kuraklık yıllarının suyu olan yeraltı suyu kaynakları giderek daha kritik hale gelecektir. Ormanların, su havzalarınının, tarım alanlarının madenciliğe açılması, su kaynaklarındaki özelleştirme uygulamaları, rant alanı olarak görülmesi, yüksek debili yer altı su kaynaklarının şirketlere tahsisi, Kazdağlarında antik adıyla Granikos nehrinin\ Kocabaş Çayının Cengiz Holdinge tahsisi örneğinde olduğu gibi yüzey sularının da holdinglere tahsisi, iklim krizinin ve ekolojik yıkımın olumsuz etkilerini arttıracaktır. Su havzalarımız, su kaynaklarımız korunmalı, kamu mülkiyetinde kalmalıdır.
Su hakkı en temel insan hakkıdır, halk sağlığı sorunudur.
Sağlıklı içme suyu yüzey suyudur, baraj suyudur. Sağlıklı içme suyunun herkes için erişilebilir olması ve vatandaşa parasız sunulması gereklidir. Merkezi ve yerel yönetimler topluma güvenli, içilebilir ve ekonomik musluk suyu sağlamakla yükümlüdür. Su hizmetlerinin özelleştirilmesi, alınır satılır ve ticari amaçlarla işletilebilir bir kaynak olarak görülmesi kabul edilemez. Su temini, arıtılması, dağıtımı, atık suyun toplanması ve arıtılması genel ve yerel yönetimlerin önemli görevleri arasındadır.
Şirketler daha çok kâr etsin diye ormanların kesilmesi, sulak alanların kurutulup kirletilmesi, aşırı fosil yakıt tüketimi, vahşi tarımsal sulama, su havzalarında madencilik faaliyetleri, derin kuyularla yer altı su kaynaklarının maden şirketlerine, sanayiye sunulması iklim krizinin etkilerini artırmakta, su potansiyelini azaltmaktadır. Toplumcu, kamucu, halkın ihtiyaçları için su politikaları uygulanmalıdır.
Çok sayıda bilimsel çalışma, küresel ölçekte hem gözlenen hem de öngörülen gelecek dönemler için iklim krizinin derinleştiğini ve kuraklık riskinin arttığını gösteriyor. Kış aylarında küresel ısınma etkilerinin hissedilir derecede arttığını belirten uzmanlar kış mevsiminin normallerine göre yaklaşık 0 ila 2-2,5 derece daha sıcak geçtiğini söylüyor. Sonbahar ve kış ayları kurak ve sıcak geçti. Önümüzdeki bahar ve yaz aylarının da 2023 ve 2024’te olduğu gibi kurak geçeceği öngörülüyor.
Yeni bir kurak dönemin içindeyiz, kurak yıllar başladı. Toplumcu, kamucu su politikalarıyla su kaynakları kamu yararına kullanılmalı, su havzalarında madencilik yapılması yasaklanmalı, yer altı su kaynaklarının yağmalanması önlenmeli, su kaynaklarında özelleştirme uygulamalarından vaz geçilmelidir. İklim krizi ve kuraklık etkilerinden doğanın, toplumun korunabilmesi için gerekli önlemler merkezi ve yerel yönetimler tarafından alınmalıdır. İklim Adaleti Koalisyonu olarak konunun takipçisi olacağımızı bildirirken, emek, barış, demokrasi örgütlerini birlikte mücadeleye çağırıyoruz.