Afşin-Elbistan A Santraline İlave Üniteler İçin Halk Katılım Toplantısı Basın Açıklaması

İklim Adaleti Koalisyonu olarak 27 nisan çarşamba günü Elbistan Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu’nun çağrısı üzerine Afşin’deydik. Yerel halkla ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte Afşin-Elbistan A Termik Santrali’ne eklenmesi öngörülen 5. ve 6.ünitelerin Halk Katılım Toplantısı’nda(HKT) bulunduk.

2 yeni ek ünitenin projelendirildiği Afşin A Santrali, 1984’ten itibaren kademeli olarak devreye giren 1.355 MW’lık kapasite ile halen Türkiye’nin 3.büyük termik santrali. Afşin A gibi verimli tarım alanlarını barındıran Elbistan ovasında bulunan Afşin B Santrali ise 2005 yılından beri devrede ve 1440 MW’lık kapasite ile Türkiye’de 2.sırada.

Elbistan ovasında bunca santral yoğunluğu yeterli değilmiş gibi sürekli yeni kömürlü termik santral projeleri üretiliyor. Buna karşılık, “Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu”, bölgedeki termik santral projelerine karşı yoğun ve etkili bir mücadele veriyor; geçtiğimiz yıllarda 2 ayrı kömürlü santral projesinde ÇED iptalinin sağlanmasında platform önemli rol oynadı ve 2020 yılında ÇED olumlu kararı verilen 1800 MW’lık Afşin C Santral Projesi’nin iptali için dava açmış bulunuyorlar.

Afşin-Elbistan A Santraline İlave Üniteler İçin Halk Katılım Toplantısı. Kaynak: T24

40 yıla yakın zamandır baca gazı emisyonları yönüyle çevre mevzuatına aykırı çalışan ve halen Çelikler Enerji’ye ait olan Afşin A Santrali, bugün dahi faaliyetine geçici çalışma belgesiyle devam ediyor. Sağlık ve Çevre Birliği(HEAL)’in araştırmasına göre devreye girdiği 1984’ten 2020 yılına kadar bu santral 16.500 civarında  erken ölüme yol açmış bulunuyor. Santralden sadece 200 metre uzakta bulunan ve 1970’lerde sekiz binin üzerinde insanın yaşadığı ve canlı bir sosyal hayata sahip olan Çoğulhan köyünde, bugün nüfus ancak bin kişi civarında, başta kanser ve üst solunum yolu hastalıkları olmak üzere sağlık sorunları çok yaygın. Afşin Santralleri, sermayenin mülksüzleştirme politikalarına tipik bir örnek ; 1970’li yıllarda toprağından geçinen, sağlıklı ve refah bir hayat süren yore halkı, ya verimini yitiren toprakları nedeniyle göç etmeye ya da kalıp, hastalık-erken ölüm arasında seçime zorlanıyorlar. Anayasa’da yazılı en temel hak olan sağlıklı yaşam hakkı bu insanların ellerinden alınıyor ve kendi kaderlerine terk ediliyorlar. Üstelik Sağlık istatistikleri halkla paylaşılmıyor ve bu gerçeklerin üstü örtülüyor. 

Aynı sorun Afşin ve Elbistan’ın tüm yerleşim yerleri, hatta çok daha geniş bir coğrafya için geçerli, zira santral bacalarından salınan kükürt dioksit ve partiküllerin, depolama sahalarından uçuşan küllerin rüzgarla kilometrelerce öteye taşındığı bilinen bir gerçek. 

Bu gerçekler, HKT’de Afşin-Elbistan halkı tarafından tüm açıklığıyla ve hep bir ağızdan dile getirildi; her hanede bir kanser, KOAH vakası,yoğun hava kirliliği, oluşması yüzbinlerce yıl süren verimli toprakların geri dönüşü olmayan biçimde zehirlenmesi, verimli tarım alanlarının gitgide daha az mahsul vermesi, hızla tükenen su kaynakları ve yeraltı sularına erişimin gitgide daha zor hale gelmesi… 

Çelikler Enerji’nin ilave üniteler için hazırladığı ÇED başvuru dosyasında, kömürün” düşük maliyetli, temiz bir fosil yakıt” olduğu safsatası yer alıyor, “yatırım maliyeti diğer enerji kaynaklarına göre daha azdır” deniyor. Fosil yakıtın temizi olmaz ve kömür toprağa, havaya, suya, insan sağlığına yıkıcı etkileri ile en zararlı fosil yakıttır. Üstelik Afşin-Elbistan gibi santrallerin yoğun olduğu bölgelerde kümülatif sağlık etkilerinin mutlaka değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca kömürün ucuz enerji olduğu söylemi de doğru değildir ; kömüre verilen tüm alım garantileri, kapasite mekanizması, bölgesel teşvikler, rezerv özelleştirmeler kömürü güneş ve rüzgar enerjilerinden daha pahalı hale getirmektedir. Kömürlü santrallerin tesis yatırım maliyetleri güneş santrallerinin 2 katına, sabit işletme maliyetleri ise 3 katına yakındır. Güneşte olmayan değişken işletme maliyeti de eklendiğinde kömürden elde edilen elektrik, yenilenenbilir kaynaklara göre daha pahalıya malolmaktadır. Elektrik faturalarımızdaki fahiş zamlarda toplum çıkarlarını değil, sermayenin kazançlarını gözeten politikalar arasında kömürlü santral yatırımları da yer alır.

Hükümet, “2053 karbon net sıfır” hedefine ve 2022 Şubat ayındaki göstermelik İklim Şurası organizasyonuna karşın sermayeye kaynak aktaran ve iklim krizini derinleştiren enerji politikalarını uygulamaya tam gaz devam ediyor. Devreye girmeleri durumunda sadece bu 2 yeni ünite, yılda 3 milyon tona yakın sera gazı salımı yapacaktır. Bu bağlamda soruyoruz ; en az 30 yıl çalışması öngörülen bu tesislerle mi Türkiye’yi “iklim krizinden” koruyacağız? Akdeniz havzasında yer alan ve bugün itibarıyla su fakiri olan Türkiye’yi, kömürlü santralleri soğutmak için Ceyhan nehrinden her saat tonlarca su çekerek, kirli atıksularını derelere ve toprağa vererek, toprağın altındaki kömürü nemden arındırmak uğruna temiz yeraltı sularını pompalarla çekip, boşa akıtarak mı “kuraklığın olumsuz etkilerine” hazırlayacağız? Termik santral yoğun Elbistan ovasına hergün binlerce ton kül yağdırarak mı Türkiye’nin “yeşil dönüşümü”nü sağlayacağız? 

HKT’da yerel halk, projenin iptal edilmesi ve halen faaliyetteki her iki santralin de en kısa zamanda kapatılması taleplerini kesin bir kararlılıkla dile getirdi. Artık ne Afşin-Elbistan halkının termik santral zulmüne tahammülü, ne de Elbistan ovasının bu ekolojik yıkıma dayanacak zamanı kalmıştır. 

İklim Adaleti koalisyonu olarak Afşin-Elbistan halkının yanındayız ve Afşin A Santraline ilave üniteler projesinin derhal iptal edilmesini talep ediyoruz. 

31 mayısta Afşin C Termik Santrali projesinin iptali için açılan davanın duruşmasında da , Afşin-Elbistan haklının ve Elbistan Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu’nun haklı ve onurlu mücadeleleriyle dayanışma içinde olacağız. Türkiye’deki tüm kömürlü termik santraller kapatılana ve çalışan emekçilerin refahları adil geçiş kapsamında sağlanana kadar bu mücadelemiz devam edecektir.